14 büyük sivil toplum kuruluşu ve Bakırköy Belediyesi, 17 Ağustos 1999 Gölcük Depreminde yaşanan acı kayıpları anmak, benzer bir acıyı bir kez daha yaşamamak ve halkın birlikteliğinin bir yansıması olacak insan ve doğa odaklı siyaset üstü sivil inisiyatife ve gönüllü örgütlenmesine dikkat çekmek için Bakırköy Belediyesi Özgürlük Meydanı’nda ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.
17 Ağustos depreminin 22. yılını anma ve basın açıklaması kapsamında Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı Cavit Ganiç ve Dr. Oğuz Gündoğdu konuşma gerçekleştirdi. MAG-DER Yönetim Kurulu Üyesi Fitnat Ünal ve JCI İstanbul Genel Sekreteri İlknur Doruker ortak basın açıklamasını Sivil Toplum Kuruluşları adına okudu.
Deprem tehlikesinin artarak devam ettiğini hatırlatan Gündoğdu, vatandaşlara gönüllülük çağrısında bulundu. Yaşanılan afetlerde yerel bazda örgütlenmesi tamamlanmış mahalle afet gönüllüleri ile afet yönetimi içinde görev alacak farklı sivil toplum gönüllülerinin önemi bir kez daha ortaya çıktığını ifade eden Gündoğdu, depremzedelerin kendilerine ve yakınlarına yardım edebilmesi için ilk 6 saatin önemine vurgu yaparak bu sürecin en verimli şekilde değerlendirilmesi ve yardım ekipleriyle koordineli çalışılabilmesinin ancak KALICI, UYGULANABİLİR ve SÜRDÜRÜLEBİLİR bir eğitim almış Afet Gönüllülerinden oluşan geniş katılımlı sivil toplum örgütleri ile mümkün olabileceğinin altını çizdi.
Gerçekleştirilen Basın Açıklamasının Tam Metni:
SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI17 AĞUSTOS 1999’U ANMA
ORTAK BASIN AÇIKLAMASI
17 Ağustos 1999 Gölcük-Kocaeli depremi üzerinden tam 22 yıl geçti… Resmi verilere göre 7.4 büyüklüğünde, 18.873 ölüm, 50.000‘den fazla yaralı, 328.113 hasarlı konut ve işyeri… Etkilenen milyonlarca kişi… Ardından toplumsal hafızamızı diri tutmak adına her yıl; UNUTMADIK! UNUTTURMAYACAĞIZ! diyerek andık bu depremi ve anmaya devam edeceğiz.17 Ağustos 1999‘dan Günümüze koskoca 22 yıllık bir süreç…Büyük Marmara Depremi diye adlandırılan, literatüre Gölcük- Kocaeli Depremi olarak geçen, deprem, Marmara Bölgesi’nde 20 milyonluk coğrafyayı etkileyerek can, ekonomik, fiziksel, sosyal ve psikolojik kayıplarıyla ele alındığında Ülkemiz yakın tarihinin en büyük afetlerinden birisidir. Toplumu bu denli etkilemesi, kamu oyunu da harekete geçirerek, var olan afet anlayışının yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmıştır. Ardından gelen 7.2 Düzce Depremi kamuoyunda büyük bir tepki ve sorgulamaya yol açmıştır. Kent depremleri olarak nitelenen bu afetler, sonuçları açısından bu toplumda farklı bir dönemi başlatmıştır.
1999 Gölcük ve Düzce depremleri sonrasında afetle ilgili çalışan Sivil toplum Kuruluşları(STK) hızlıca örgütlenmiş ancak bir süre sonra bir çoğu yeterli kaynak ve desteği göremeyince sönümlenmiştir. Ancak günümüz risk odaklı bütünleşik afet yönetim anlayışına uygun, farklı afet türlerine yerel odaklı, en hızlı ve doğru müdahalelerin yapılabilmesi için bölge halkını sürecin içine örgütlü ve etkin biçimde dahil eden mahalle afet gönüllü örgütlenmeleri ve aynı amaçta olan benzer STK’lar canlı bir örnek olarak zor şartlar altında ayakta kalarak günümüze kadar gelmiştir.Ancak akreditasyon fiilen etkili biçimde uygulanmadığı için STK Gönüllüleri Müdahale de bazen kısıtlı durumda kalmaktadırlar. Özellikle afetlerde ilk müdahaleci olan MAG’ların misyonu profesyonel arama kurtarma ekiplerinden farklıdır. Bu özelliğin dikkate alınarak akredite edilmeleri önemlidir. Ayrıca sahada Müdahale aşamasında görev yapacak tüm STK’ların karşılaşabilecekleri çeşitli riskler için sigorta sisteminin geliştirilmesi gerekir.
Yaşadığımız son afetlerde de görüldüğü gibi toplumumuzun gönüllülük ve dayanışma yetenekleri üst düzeydedir. Bu potansiyelin organize hale getirilmesindemahalle afet gönüllü örgütlenmesi dayanışmanın merkezidir. İlk müdahaleciler olarak da adlandırılan Mahalle Afet Gönüllüleri (MAG)’lar afet zararlarının azaltılmasında önemli bir rol oynayacaktır. Afetin ilk 72 saati için aldıkları eğitimle, profesyonel ekipler gelinceye kadar kendileri, yakınları ve komşularına yardım eli uzatabilme amacıyla kurulmuştur. Gelişmiş koruma kültürü ile kadınlarımız bu örgütlenme içinde %61 oranında yer almışlardır. MAG’lar kendi mahallesinde yer alan riskli gruplar diye adlandırılan engelliler, çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve süregen hastalara da en çabuk ulaşabilecek yetenektedirler. Depreme karşı güvenli yapıların oluşturulmasında çözüm olarak uygulamada kentsel dönüşüm çalışmaları İnşşat Mühendisleri Odasının verdiği bilgiye göre İstanbul örneğinde, en iyimser tahminle 5 yıl sürecektir. Bu süre içinde olabilecek depremde zararların azaltılmasında MAG örgütlenmesinin önemine dikkat edilmelidir.İstanbul, Yalova, Bursa ve Kocaeli olmak üzere 4 ilde bir çok mahallede örgütlenmesini tamamlayan bu sivil örgütlü yapı, gönüllü olarak mahalle sakinlerini olası afetler için bilinçlendirme çalışmalarına devam etmektedir. Bugün yaklaşık 3000 aktif üyesi bulunan Mahalle Afet Gönüllülleri (MAG) Türkiye’nin her mahallesinde afete ilk müdahalede önce kendine sonra yakınlarına doğru müdahale ve yardımı yapabilme amacıyla herkesi MAG ailesine katılma çağrısı yapmaktadır. Çok daha farklı ve büyük afetlerlerle mücadelenin sürdüğü ülkemiz için gerekli bu yerel odaklı gönüllü yapı, resmi erk ve belediyelerce desteklenmedikçe ekipman ve konteyner talepleri karşılanmadıkça ayakta kalamayacaktır. Oysa örgütlü bir gönüllü yapı, o toplumun gelişmişlik düzeyinin bir göstergesidir.Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi gönüllüleri özendirici, ödüllendirici bir düzenleme getirilmeli, afet gönüllüleri afet ve acil durum yasasında görev tanımlarıyla yer almalıdır. MAG’lara planlamalarda yer verilmelidir. Tüm Türkiye’de örgütlenmesi resmi erk ve yerel yönetimlerce desteklenmelidir.
Günümüzde, afetlerle mücadelede karşılaşılansorunlarfarklılaşmıştır. Depremle ilgili çarpık ve güvensiz yapı problemi çözülmeden, kentsel dönüşümü gerçekleştiremeden, farklı bir çok afet türünü neredeyse eş zamanlı yaşamaktayız. Küresel iklim değişikliği ve eko sisteme verilen zararlardan kaynaklanan bir çok afet türü adeta yaşamımızın bir parçası haline gelmiştir. Seller, büyük yangınlar heyelanlar, pandemi ve Marmara Denizi’nde oluşan müsilaj vb. gibi afetlere karşı afet yönetiminin afet öncesi zarar azaltma ve önlem alma safhalarında daha aktif ve öngörülü stratejiler geliştirmek, planlamaveönlemleriniçerikleriniyeniden gözden geçirmek zorundayız.
Önlemler konusunda çok daha aktif ve hızlı olmamız gereken bir dönemdeyiz. İki büyük fay zomunun (KAFZ; DAFZ) yer aldığı coğrafyamızda bilim insanlarının yakın tehlike olarak uyardığı yitirdiğimiz ve saygıyla andığımız Aykut Barka hocamızın deyişiyle Depremini Bekleyen Şehir İstanbul’da 7 üzerinde yaşanabilecek bir depremin sonuçları çok daha ağır olacaktır. 20 Milyona yakın nüfusun ve ülke sanayisinin %42’sinin yer aldığı, çarpık, güvensiz ve riskli alanlarla kaplı İstanbul’da…
Afet aktörlerinin tümünü içeren, (resmi erkten, yerel yönetime, halktan bireye kadar) her afet türü için ayrı uygulanabilir acil eylem planları hazırlanması gerekmektedir.Tatbikat takvimi oluşturularak en kötü senaryolara göre etkin katılımın sağlandığı doğru organize edilmiş ülke çapında tatbikatlar düzenlenmelidir.
Toplumun, afet okuryazarlığını, ve kültürünü oluşturmak adına okul öncesinden başlayarak risk odaklı afet kültürü dersi verilmelidir.
Afet yönetiminin tüm aktörleri, zamanın dezavantaj olduğu bilinç ve duyarlılıkla görevlerini yerine getirmelidir. Toplumumuzda, risk odaklı afet kültürü henüz oluşturulamamışsa da büyük bir afette tüm farklılıklarıyla bir araya gelerek dayanışma ve yardımlaşma kültürü en çarpıcı şekilde görülmektedir. Krizleri aşabilmemizde bu özelliğimizin daha organize yapılar haline dönüşmesi ve sürdürülebilir kılınmasının son derece yaşamsal olduğunun altını bir kez daha çiziyoruz. Afetlerde gönüllülük esasına göre; din, dil, ırk, milliyet farkı gözetmeksizin görev yapan biz STK’lar biraradayız. Bilimin ışığında; doğaya duyarlı çözümlerle mücadeleye devam diyoruz!