İstanbul Eğitım ve Araştırma Hst. ve TTB Pandemi Çalışma Grubu Üyesi olan Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu “Kayıplarla geçen bir buçuk yılın sonunda bu pandemiden kurtulma şansımız aşılarla geldi.” Dedi.
Prof.Dr. Karcıoğlu “COVID-19 tamamen sona ermese de diğer mevsimsel griplerin arasında yerini alacaktır, domuz gribi diye bildiğimiz 2009 pandemisine benzer şekilde sıradanlaşacaktır.” İfadelerinde bulundu.
Dünya ve tabı ki ülkemiz COVID-19 pandemisinin yeni bir yükselişi, ve pik döneminde. Kayıplarla geçen bir buçuk yılın sonunda bu pandemiden kurtulma şansımız aşılarla geldi. Temmuz sonu itibarıyla 60 milyon toplam dozun geçilmiş olması sevindiricidir. Aşılama için turizmin de aktif olduğu yaz döneminin en etkili şekilde kullanılması gereklidir.
Halen ülkemizde iki doz aşılaması tamamlanan kişi oranı ancak %27. COVID geçirenleri de eklersek %35-40 oluyor. Son günlerdeki hızlanma sevindirici olmakla birlikte, Delta varyantın yaygınlaştığı ortamda bu oranın oldukça yetersiz kaldığı ortadadır. Aşılama tüm 12 yaş üstü nüfusu kapsama hedefiyle yapıldığında etkili olacaktır.
Uluslararası verilere göre aktif ve aşılanması gerekli nüfusun %70’inin aşılandığı ve bağışıklandığı durumda salgının ciddi anlamda geriletildiği bilinmektedir. Delta ajanının baskın Delta varyantı olduğu durumda ise bu hedef %85 düzeyinde olmalıdır. Bu aşılama ile COVID-19 tamamen sona ermese de diğer mevsimsel griplerin arasında yerini alacaktır, domuz gribi diye bildiğimiz 2009 pandemisine benzer şekilde sıradanlaşacaktır.
Belli alt gruplar aşılanmada daha önceliklidir (aşılanmadıkları durumda hastalanma ve bulaş konusunda daha büyük risk altındadır)
Yaşlılar
Ek/yandaş/komorbid hastalığı olanlar, bağışıklık yetmezliğı olanlar
Kapalı ve kalabalık ortamlarda çalışan işçiler, yatakhanelerde kalanlar
Üniversite öğrencileri, yurtta kalan, düzenli beslenemeyenler
Mevsimlik işçiler bu konuda daha önceliklidir.
Aşılandım, rahatlayabilir miyim?
Hayır. Hiçbir aşının %100 koruyucu olmadığı, toplumun da tümünün aşılanmayacağı, bazı varyantların aşılara verdiği yanıtın farklı olabildiği düşünülürse sürekli bir pandemiler çağına girdiğimiz ortaya çıkar.
Maske-Mesafe-Hijyen (MMH) yeterli mi?
Değil. Tabi ki MMH uygulaması bulaşı azaltacaktır. Ancak sıkışık kapalı ortamlarda havalandırmanın yeterli olmaması, uzun süre geçirilmesi gibi faktörler de oldukça etkilidir. Sonuç olarak “Havalandırma” ve süre (“time”) de eklenerek MMH yerine M2H2T daha doğru bir formulasyon ve mesaj olacaktır.
Her yere dezenfektan sıktım, hala hasta olur muyum?
Evet. Virüsün temel bulaşma yolu yüzeyler değil, asemptomatik veya hasta bireylerin öksürük gibi çıkartılarının, virus dolu damlacıklarının aerosolizayon dediğimiz şekilde ortama yayılmasıdır.
Aşılanma tam ol(a)madığına göre okullar açılmamalı, değil mi?
Hem evet, hem hayır. Evet, özellikle yetişkinlerin okulu durumundaki üniversiteler toplumsal bağışıklık ve aşılanmanın yetersiz olduğu durumda pandeminin yükseliş dönemlerinde eğer etkili önlemler de alınamıyorsa kapalı kalabilir. Hayır, aşılanma tamamlanmalı, öğretmenler ve diğer çalışanların da bağışıklığı sağlanmalı ve okullar açılmalıdır. Özellikle ana sınıfı ve ilköğretim okullarının yüzyüze eğitime devam etmesi gelecek kuşakların cehaletin pençesine düşmemesi, dolayısıyla toplumun geleceğinın ipotekli kalmaması için koşuldur.
Aşı kampanyalarının zayıf noktaları nelerdir?
Kampanyalar bazı durumlarda sahaya 2-0 yenik çıkarlar. Neden mi?
Resmi kayıtlarla, SGK kapsamında olanlar veya “makbul vatandaşlarla” sınırlı bir kampanya değil, güvenceye bakmadan tüm vatandaşların aşılanması hedeflenmelidir.
Tüm yetişkin nüfus iki doz aşı aldıktan sonra, 65 yaş üstü nüfusun ve sağlık çalışanlarının ‘rapel’ veya ‘booster’ dediğimiz üçüncü dozları yapıldığında tünelin ucundaki ışığı görmüş olacağız.
Hindistan veya Delta varyantı ile bilinen mutant virüsün daha fazla bulaştığı ve öldürücülüğünün daha fazla olduğunu biliyoruz. İngiltere’de olgu sayılarında görülen belirgin artış bu varyanta bağlıdır. Bu konuda ülkemizin durumunun netleşmesi için viral genom analizi (sekanslama) işlemleri yaygınlaşarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
Aşı tereddüdü ilginç şekilde çoğu toplumdan daha yüksek oranda eğitimli ve kentli kesimlerde fazla görülmektedir. Bunun kadar etkili olabilen aşı devamsızlığı da ilk dozu olup ikinci dozu olmama, yada rapel/booster doz (3. Doz) gerektiği halde yaptırmama şeklinde kendini göstermektedir. Üç konu da (aşı reddi, aşı tereddüdü ve aşı devamsızlığı) aynı kaynaklardan, yani yarı cahillikten kaynaklanmaktadır.
Pandemi süresince birçok verinin kamuoyu ile açık ve şeffaf şekilde paylaşılmamış olması halkta alınan kararlara karşı genel anlamda bir güvensizliğe yol açmıştır. Bir dönem atenüe aşılar, bir dönem mRNA aşılarının övülmesi, önerilmesi bile kendi başına kafa karıştırıcı olabilmektedir. Aşı tereddüdünün bundan da beslendiği açıktır. Sağlık Bakanlığı tarafından acilen bir iletişim kampanyası başlatılır ve tüm veriler açık paylaşılırsa tereddüt azalacaktır.
Hangi verilerin açıklanması önemlidir? Aşılanmadaki ayrıntılar (hangi aşının ne kadar uygulandığı), hastalananların ne kadarının aşısız, aşılı ise hangi aşının yapılmış olduğu, aşıdan kaç gün sonra hastalandığı, yoğun bakıma yatırıldığı, yaş-cinsiyet, il verileri ile birlikte, günlük veya haftalık ortalamalarla paylaşılmalıdır. Böyle bir yaklaşım aşı tereddüdü veya karşıtlığını minimalize edecektir.
Aşı yan etkileri ile ilgili kaygılara katılmıyor musunuz? Katılıyorum. Vücuda dışarıdan verilen, örneğin yenen-içilen, ilaç olarak kullanılan her madde ile ilgili hem yasal düzenlemeler bulunmaktadır, hem de kişinin kendisi dikkatli olmalıdır. Aşılar da tabi ki bunlar arasındadır. Gereksiz aşı kullanımı sakıncalıdır, çünkü kaynakların boşa kullanılmasının yanında istenmeyen etki riskini de gereksiz bir işlem için almamıza yol açacaktır. Örneğin 12 yaş altı çocuklarda hastalık düzeyi çok düşük oranda olduğundan ve aşı ıle ilgili bilimsel araştırma verisi olmadığından aşı önerilmemektedir. COVID-19 için ölüm oranı %2’nın üzerinde, kesin bir tedavisi henüz bulunmamış, özellikle riskli gruplarda yoğun bakım, entübasyon ve ölüm oranları oldukça yüksektir. Aşı yan etkileri (örneğın miyokardit) ise x/milyon olgu gibi çok küçük oranlarla bildirilmekte ve bu etkilerin çok büyük kısmı kas ağrıları, halsizlik, geçici ateş yükselmesi gibi kısa süre kişiyi rahatsız eden, kalıcı olmayan etkilerdir. Sonuç olarak aşı yan etkileri ile COVID-19 ölüm oranları birbiriyle karşılaştırılamayacak derecede insanları aşıya yönlendirmektedir.
Hiç ciddi sorun olmuyor mu diyorsunuz aşı ile? Yo, öyle demedim. Fıstık allerjisi veya arı sokmasının yüzlerce yaşamı her an alabildiği, kalp hastalığını önlemede kullanılan aspirin gii basit ilaçların ciddi oranda mide kanamasına yol açtığı düşünüldüğünde 4 milyar aşı uygulanan dünyamızda birkaç kişinin ciddi alerji yaşaması beklenen bir durumdur. Bilim, sayılarla anlar, istatistiklerle konuşur. Aşısız kişilerin ölüm oranları içindeki payı izlenebildiği kadarıyla net olarak hangisinin öldürücü olduğunu ortaya koymaktadır. Her şeye karşın son not, aşı yapılan ortamlarda acil müdahale ekipmanının hazır bulundurulması gerekliliğidir.
Aşı merkezlerinin sayısı arttırılarak okul, fabrika gibi ortamlara aşı ekiplerinin giderek yerinde aşılama yapması durumu kolaylaştıracaktır. Onlarca yıllık sağlık ocağı sistemimiz toplum tabanlı olduğu için hasta aşıya değil, aşı hastaya giderdi.
Ülkemizde sağlık ile ilgili yoğun bir iş yükü altında olan sağlık çalışanlarının ek olarak pandeminin ek stresi ve sorunlarıyla karşılaştığı açıktır. Mesai arkadaşını toprağa vermekten fiziksel ve psikolojik birçok zararlara kadar çok ciddi yaralar almış bu emekçi grup balkonlardan alkışlanmamalı, sadece emeğin karşılığının verileceği somut adımlar yaşama geçirilmelidir.
İller/bölgeler arası farklar: Aşılanma sağlık hakkı kapsamında değerlendirildiğinden bölgeler arası ciddi farklar önemli bir eşitsizlik ve hak gaspıdır. Doğu- Güneydoğu bölgeleri ortalamada Batı bölgelerine göre 3-4 kat az aşılanmıştır ve bu ciddi bir eksikliktir. Bunun nedenleri acilen araştırılmalı ve çözülmelidir.
Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, basın, yerel yönetimler, sağlık emek örgütleri devlet kuruluşlarıyla işbirliğine davet edilerek kararlar ortak alınmalıdır. Bu tüm toplumun aşılanmaya destek vermesi sonucunu doğuracaktır.
S: Hangi aşının koruyuculuk düzeyi daha yüksek?
Y: Öncelikle, her aşı hiç aşı olmamaktan daha iyidir. Fakat son noktada faz 3 aşı çalışmalarının bitirilip bağımsız hakemlerce değerlendirme sonrasında bilimsel dergilerde yayınlanmış olması mRNA aşılarını öne çıkarmaktadır. Bunun dışında aşı sonrası dönemde gerçek yaşam verileri de mRNA aşılarının koruyuculuk yüzdelerinin genç sağlıklı kişilerde %95’lerde bulunduğunu, 65 yaş üzeri, kırılgan gruplarda ve delta varyantına karşı %80-85’lere düştüğünü görmekteyiz. Geleneksel aşılarda ise bu son grupta oldukça düşük değerler söz konusu olabilmektedir. Çin aşıları ise semptomatik hastalığı %51, ölümcül hastalığı ise %100 önlemiştir; ancak bu veriler 60 yaş altı için geçerlidir. Şili örneğinden gidecek olursak, büyük oranda Sinovac uygulaması sonrası Delta varyantının yayılması üzerine aşılama stratejisi değiştirilmek zorunda kalınmıştır. Moğolistan, Seyşeller gibi ülkelerde de bu durum yaşanmıştır. (https://www.bbc.com/news/world-asia-china-57817591). Endonezya’da önemli sayıda sağlık çalışanının geleneksel aşılarla aşılanmış olmasına karşın ölümcül hastalığa yakalanması da önemli bir olumsuz gelişme olmuştur. Ülkemizde 65 yaş üzeri ve sağlık çalışanlarına iki doz Sinovac uygulama sonrası 3. Doz veya rapel / booster uygulamasında ağırlıkla Biontech kullanılmasının nedeni de burada aranmalıdır.
S: Çin hangi aşıları yapıyor?
Y: Güzel soru. Çin kendi üretimi olan aşıların koruyuculuğunun düşük olduğunu bildiğinden nüfusunun önemli bir bölümüne Sinovac uygulamış olsa da mRNA aşılarını da uygulamaktadır. https://apnews.com/article/china-gao-fu-vaccines-offer-low-protection-coronavirus-675bcb6b5710c7329823148ffbff6ef9 https://www.nature.com/articles/d41586-021-01146-0
S: İlk doz Sinovac, ikinci doz mRNA aşısı olabilir mi?
Y: Evet. Esas olan aynı aşıdan iki dozun tamamlanmasıdır, ancak zorunluluklar (aynı aşıya tekrar ulaşamama) gibi durumlarda bu şekilde yapılmasının sakıncası yoktur. Bu yöntemi kullanan araştırmalar da düzenlenmiştir. Elde çok kesin veriler sunan meta-analitik araştırmalar henüz elde değilse de örneğin tek doz mRNA aşılarının yol açtığı bağışıklama düzeyı üzerinden bu aşılama şemasının yüksek düzeyde bağışıklamayı sağlayabileceği düşünülmektedir.
S: Aşı ile ilaç kullanmam gerekiyor mu?
Y: Hayır, gerekmiyor. Ağrı ve ateş gibi yan etkilere karşı parasetamol veya antiinflamatuar ajanlar kullanılabilir. Kan sulandırıcı veya başka bir ilaç aşı olma nedeniyle kullanılmamalıdır. Önceden herhangi bir nedenle verilen tüm ilaçlara devam edilmesi, başka bir şey yapılmaması en doğrusudur.
S: Allerjim varsa aşı olabilir miyim?
Y: Evet olabilirsiniz. Önceden allerjisi olan kişilerin bu aşılar nedeniyle önemli bir sorun yaşaması ihmal edilebilir olasılık taşımaktadır. Bu küçük olasılık da göz önünde tutularak aşı olduğunuz birimden hemen ayrılmamanız, 30 dakikaya kadar yakında bir yerde bulunmanız önerilebilir.
S: Alkol, deniz?
Y: Bunların bağışıklama ile ilgisi yoktur. Aşırı yorgunluk, uykusuzluk, kötü beslenme, ateşli hastalık, operasyon geçirme gibi travmatik durumlar dışında herhangi bir yasak söz konusu değildir.
S: Çok hastalığım var, İlaç kullanıyorum, mRNA aşısı olabilir miyim?
Y: Evet, bunlar olduğu için diğer kişilerden daha öncelikli ve “acil” olarak aşılanmalısınız.
S: Diyet:
Y: Özel bir diyet gerekli değildir.
S: Gebelik:
Y: İlk 3 ayda aşının ertelenmesi gerektiğini düşünen araştırmacılar olsa da özellikle bir zararı olduğu kanıtlanmamıştır. Aşınızı olunuz.
S: mRNA aşılarının uzun dönem etkileri olabilir mi?
Y: Henüz Faz 4 bitmediği için kesin bir yanıt vermek olası değildir, ancak tıpta verdiğimiz tüm kararlarda olduğu gibi yarar/zarar dengesi düşünüldüğünde aşı olunması diğer seçeneğe ağır basmaktadır.
S: Aşılar kısırlık yapar mı?
Hayır, yapmaz.
Hastalık iki yolla geriletilecek ve sonunda yenilecektir: Bulaş zincirini kırmak için maske, karantina gibi önlemlere uymak ve aşılanmak. Aşılanma yalnızca beni-bizi-sizi değil, sevdiklerimizi ve tüm toplumu koruyacaktır.
Herkes bağışık ve güvende olmadan pandemi bitmez.
Tevfik Erk / İstanbul